30 SANİYELİK ÖZET:
- Kredi – daha sonra geri ödeme koşuluyla aldığınız para – ekonomiyi güçlendirir.
- Daha fazla kredi daha fazla harcama demektir. Daha fazla harcama ise daha fazla gelir ve daha fazla gelir de borç verenlerden daha fazla kredi alınabileceği anlamına gelir.
- Kredi aynı zamanda borç da yaratır: borç alınan para geri ödenmelidir, dolayısıyla daha sonra harcamalar düşmelidir.
- Devletler ekonomiyi kontrol altında tutmak için faiz oranı artırır ve azaltır.
İçerik
- Giriş
- Ekonomiyi oluşturan nedir?
- Ekonomik etkinliklerin ölçülmesi
- Kredi, borç ve faiz oranları
- Merkez bankaları, enflasyon ve deflasyon
- Ekonomik balon patladığında ne olur?
- Bunların hepsinin birbirleriyle bağlantısı nedir?
- Son düşünceler
Giriş
Ekonomi dünyayı döndürür. Her birimizi günlük hayatlarımızda etkiler, dolayısıyla genel bir anlamda bile olsa ekonomiyi anlamak önemlidir.
“Ekonominin” tanımları farklılıklar gösterebilir ama genel anlamda ekonomi, emtiaların üretildiği, tüketildiği ve alınıp satıldığı bir alan olarak tanımlanabilir. Ekonomilerin genellikle ulusal seviyede tartışıldığına, köşe yazarlarının ve gazetecilerin ABD ekonomisinden, Çin ekonomisinden vs. bahsettiğine şahit olursunuz. Fakat ekonomik etkinliklere, tüm ülkelerin etkinliklerini ve ilişkilerini dikkate alarak küresel bir bakış açısıyla da bakılabilir.
Ekonomiyi oluşturan nedir?
Üst katmanlara çıkmadan önce küçük bir ölçekte başlayalım. Her gün bir şeyler alarak (örn. gıda) ve satarak (örn. bir maaş karşılığında çalışmak) ekonomiye katkıda bulunuruz. Dünya genelindeki diğer bireyler, gruplar, devletler ve şirketler de aynı şeyi üç piyasa sektörü dahilinde yapar.
Ekonomik etkinliklerin ölçülmesi
Genel anlamda baktığımızda yükselen bir GSYH, üretimde, gelirde ve harcamada bir artış olduğunu gösterir. Bunun aksine GSYH'nin düşmesi, üretimde, gelirde ve harcamada bir düşüş olduğunu ifade eder. GYSH hesaplamaları birkaç farklı şekilde yapılabilir: gerçek GYSH enflasyonu dikkate alırken nominal GSYH enflasyonu hesaba katmaz.
GSYH yalnızca yaklaşık bir değer verse de ulusal ve uluslararası analizlerde çok büyük bir ağırlığa sahiptir. Ülkelerin ekonomik sağlığı hakkında fikir edinmek isteyen küçük finans piyasası katılımcılarından Uluslararası Para Fonu'na kadar herkes tarafından her gün kullanılır.
Kredi, borç ve faiz oranları
Borç verenler ve alanlar
Her şeyin en temelde alım ve satıma dayandığı gerçeğinden bahsettik. Borç almanın ve borç vermenin de çok önemli olduğunu belirtmek önemlidir. Şu anda kullanmadığınız yüksek miktarda nakit paranız olduğunu varsayın. Daha çok para kazanmak için bu paradan faydalanmak isteyebilirsiniz.
Basit faizin kullanılması, paranın tamamını geri ödeyene kadar karşı tarafın size her ay 1.000 USD borçlanacağı anlamına gelir. Para üç ay sonra geri ödenirse 103.000 USD ve belirlediğiniz ek ücretler varsa bunları da almanız gerekir.
Bankalar ve faiz oranları
Günümüz dünyasında bankalar, borç veren türleri arasında muhtemelen en bilindik olandır. Bankaları, borç alanlar ve borç verenler arasındaki aracılar (ya da aracı kurumlar) olarak düşünebilirsiniz. Bu finansal kurumlar aslında her iki rolü de üstlenir.
Paranızı bankaya yatırdığınızda, bunu paranızı size iade edecekleri koşuluyla yaparsınız. Diğer birçok kişi de aynı şeyi yapar. Böylece bankalar yüksek miktarda nakit paraya sahip olur ve borç almak isteyen kişilere borç vermek için bu parayı kullanır.
Kredi neden önemlidir?
Kredi, ekonominin hareketlenmesine yardım eder. Bireylerin, şirketlerin ve ülkelerin o an için ellerinde olmayan paraları harcamasına imkan tanır. Bazı ekonomistler için bu sorunlu bir durumdur, fakat birçok kişi harcamalardaki artışın güçlü bir ekonominin sinyali olduğuna inanır.
Daha çok para harcanırsa, daha çok kişi gelir elde eder. Bankalar, yüksek gelire sahip kişilere borç verme eğilimindedir, yani bireyler artık daha fazla nakde ve krediye erişim sağlayabilir. Daha fazla nakit ve kredi sayesinde bireyler daha fazla harcama yapabilir. Bunun anlamı ise gelirler arttıkça döngünün devam edeceğidir.

Daha fazla gelir → daha fazla kredi → daha fazla harcama → daha fazla gelir.
Tabi ki bu döngü sonsuza kadar devam edemez. Bugün 100.000 USD borç aldığınızda yarın 100.000 USD ve üzeri ekside olursunuz. Dolayısıyla, harcamalarınızı geçici bir süreyle artırabilseniz de geri ödeme yapabilmek için en nihayetinde daha az harcama yapmanız gerekir.

Kırmızı çizgi üretkenliktir ve zamanla yükselir. Yeşil çizgi ise kullanılabilir bağıl kredi miktarıdır.
Burada tam olarak ne görüyoruz? İlk olarak üretkenliğin tutarlı bir şekilde yükseldiğini belirtelim. Kredi olmasaydı, büyümenin tek kaynağının üretkenlik olmasını beklerdik – sonuçta gelir elde etmek için üretim yapmanız gerekir.
Bunu bir sonraki bölümde daha detaylı bir şekilde inceleyelim.
Merkez bankaları, enflasyon ve deflasyon
Enflasyon
Herkesin, çok miktarda krediye erişimi olduğunu varsayalım (bir önceki bölümdeki grafiğin ilk bölümü). Alım gücü, kredi kullanılmayan koşullara kıyasla çok daha yüksek olacaktır. Fakat harcamalar büyük bir hızla artarken üretim artmaz. Bunun sonucunda, mal ve hizmetlerin arzının somut bir artış göstermemesine rağmen talep artar.
Bir merkez bankası nasıl çalışır?
Faiz oranlarını yükseltmek, enflasyonun kontrolden çıkması durumunda merkez bankalarının başvurabileceği bir yoldur. Oranlar yükseldiğinde borçlanılan faiz de yükselir, dolayısıyla borç almak çekici gözükmez. Bireylerin borçlarını ödemeleri de gerektiği için harcamaların düşmesi beklenir.
Deflasyon
Enflasyon gibi deflasyon da Tüketici Fiyat Endeksi ile ölçülebilir.
Ekonomik balon patladığında ne olur?

Uzun vadeli borç döngüsü
Kaldıraç azaltma gerçekleştiğinde gelirler düşmeye başlar ve krediler tükenir. Borçlarını geri ödeyemeyen kişiler varlıklarını satmaya çalışır. Fakat birçok kişi aynı şeyi yapmaya çalıştığı için arzın çok yüksek olması nedeniyle fiyatlar düşer.
Peki, o zaman ne yapılabilir? İleriye yönelik akla ilk gelen aksiyonların arasında harcamaların azaltılması ve borçların affedilmesi yer alabilir. Fakat bunlar da başka sorunlar yaratır: harcamaların azalması şirketlerin eskisi kadar kar elde edemeyeceği anlamına gelir, bunun sonucunda da çalışanların gelirleri düşer. Şirketlerin iş gücünü azaltması gerekir ve bu da işsizlik oranlarının artmasına neden olur.
Kısa vadeli döngülere kıyasla uzun vadeli borç döngülerinin çok daha uzun bir zaman aralığında vuku bulduğuna ve her 50 - 75 yılda bir ortaya çıktığına inanılır.
Bunların hepsinin birbirleriyle bağlantısı nedir?
Burada birçok farklı konudan bahsettik. En nihayetinde Dalio'nun modeli kredi kullanılabilirliği temasının etrafında döner – daha fazla kredi olursa ekonomi büyür. Daha az krediyle ise ekonomi küçülür. Bu hareketler arasındaki geçiş, kısa vadeli borç döngülerini yaratır ve sonuç olarak bunlar da uzun vadeli borç döngülerinin bir parçasını oluşturur.
Faiz oranları, ekonomi katılımcılarının davranışları üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Oranlar yüksek olduğunda harcama yapmak öncelik olmadığı için parayı elde tutmak daha mantıklıdır. Faiz oranları düşürüldüğünde ise harcama yapmak daha rasyonel bir karar haline gelir.
Son düşünceler
Ekonomi makinesi o kadar büyüktür ki farklı parçalarının tamamını anlayabilmek zor olabilir. Fakat sistemi daha yakından incelediğimizde, katılımcıların karşılıklı işlemler yapması sonucunda aynı yapıların tekrar tekrar ortaya çıktığını görebiliriz.
Bu noktada, borç alanlar ve borç verenler arasındaki ilişkiyi, kredinin ve borcun önemini ve merkez bankalarının ekonomik felaketleri engellemek için hangi adımları attığını daha iyi anladığınızı umuyoruz.