Enflasyon Nedir?
Ana sayfa
Makaleler
Enflasyon Nedir?

Enflasyon Nedir?

Başlangıç Seviyesi
Yayınlanma: Nov 28, 2018Güncellenme: Apr 20, 2023
10m


Bana En Basit Haliyle Anlat 

Anneannenizin, o gençken her şeyin ne kadar daha ucuz olduğundan bahsettiğine hiç denk geldiniz mi? İşte bunun sebebi enflasyon. Mal ve hizmetlerin arz ve talebindeki dengesizliklerden kaynaklanır ve fiyatlarda artışa neden olur.

Kendine has bazı avantajlara sahiptir ama genel olarak enflasyonun çok yüksek olması kötü bir şeydir: Yarın değerinin düşeceğini biliyorsanız neden paranızı biriktirmek isteyesiniz ki? Enflasyon çok yükseldiğinde hükümetler harcamayı azaltmayı amaçlayan politikaları devreye sokar.


İçerik


Giriş

Enflasyon, bir para biriminin alım gücündeki azalma olarak tanımlanabilir. Bir ekonomide, mal ve hizmetlerin fiyatındaki devamlı artıştır.

“Göreli fiyat değişimleri” genellikle yalnızca bir ya da iki malın fiyatında artış olduğu anlamına gelirken enflasyon, ekonomideki neredeyse tüm maddelerin fiyatının yükseldiğini ifade eder. Bunun yanı sıra enflasyon, uzun vadeli bir olgudur – fiyatlardaki artış devamlı olmalı ve yalnızca dönemsel olarak ortaya çıkmamalıdır.

Ülkelerin büyük çoğunluğu enflasyon oranı ölçümlerini yıllık olarak yapar. Enflasyonun genellikle yüzde değişimi olarak ifade edildiğini görürsünüz: Daha önceki döneme kıyasla artış ya da düşüştür.

Bu makalede enflasyonun farklı nedenlerinden, bir ekonomi üzerinde yaratabileceği etkilerden (olumlu ve olumsuz) ve enflasyonu ölçmenin yollarından bahsedeceğiz.


Enflasyonun nedenleri

En temelde, enflasyon için iki yaygın neden tanımlayabiliriz. Bunlardan ilki, dolaşımdaki para biriminin miktarının (arz) hızla artmasıdır. Örneğin, Avrupalı fatihler 15. yüzyılda güney yarım küreyi kontrolleri altına aldığında altın ve gümüş külçeleri Avrupa’ya akmış ve enflasyona neden olmuştur (arz çok yüksektir).

İkinci olarak enflasyon, yüksek talep gören belirli bir malın arzının azalmasıyla ortaya çıkabilir. Bu da malın fiyatının artmasına neden olarak ekonominin geri kalanında da etki yaratabilir. Sonuçta, neredeyse tüm mal ve hizmetlerin fiyatında genel bir artış görülebilir.

Ama daha derine inersek, enflasyona neden olabilecek farklı türde olaylar da tanımlayabiliriz. Burada talep çekişli enflasyon, maliyet itişli enflasyon ve yerleşik enflasyon arasındaki farklardan bahsedeceğiz. Farklı varyasyonlar olsa da ekonomist Robert J. Gordon tarafından ortaya atılan “üçgen modeli” içinde yer alan başlıca türler bunlardır.


Talep çekişli enflasyon

Talep çekişli enflasyon en sık görülen enflasyon türüdür ve harcamalardaki artıştan kaynaklanır. Böyle olunca talep, malların ve hizmetlerin arzına baskın gelir ve bu durum fiyatlarda artışa neden olur.

Bunu örneklendirmek için bir fırıncının ürünlerini sattığı bir pazaryerini düşünelim. Haftalık olarak yaklaşık 1.000 somun ekmek üretebiliyor. Her hafta, yaklaşık bu miktarda satış yaptığı için süreç iyi bir şekilde işliyor.

Fakat ekmeğe yönelik çok büyük bir talep artışı olduğunu varsayalım. Muhtemelen ekonomik koşullar iyileştirmiştir, diğer bir deyişle tüketiciler harcayabilecekleri daha çok paraya sahiptir. Dolayısıyla fırıncının ekmeklerinin fiyatının yükseldiğini görmemiz olasıdır.

Neden? Çünkü fırıncımız 1.000 somun ekmek üretirken tam kapasiteyle çalışmaktadır. Ne çalışanları ne de fırınları fiziksel olarak bu sayıdan daha fazlasını üretemez. Daha çok fırın inşa edebilir ya da çalışan işe alabilir fakat bu da zaman gerektirir.

O zamana kadar müşteri sayısı çok fazladır ve yeterli ekmek yoktur. Bazı müşteriler bir somun ekmek için daha yüksek bir fiyat ödemeyi kabul eder, dolayısıyla fırıncı da doğal olarak fiyatlarını buna göre artırır.

Ekmeğe olan talep artışının dışında, ekonomik koşulların iyileşmesinin süt, yağ ve diğer birkaç ürün için de talebi arttığını varsayalım. Talep çekişli enflasyonu tanımlayan işte budur. İnsanlar, talebin arzı aşacağı şekilde gitgide daha fazla mal alarak fiyatların artmasına neden olur.


Maliyet itişli enflasyon

Maliyet itişli enflasyon, ham madde ya da üretim maliyetinin artması nedeniyle fiyatların yükselmesiyle ortaya çıkar. Bu tür enflasyonda masraflar tüketiciye “yansıtılır”.

Biraz önce bahsettiğimiz fırıncı örneğine geri dönelim. Fırıncımız, haftalık 4.000 somun ekmek üretmek için yeni fırınlar inşa etti ve daha fazla çalışanı işe aldı. Şimdilik arz, talebi karşılıyor ve herkes mutlu.

Bir gün fırıncı tatsız haberler alır. Buğday hasadı bu sezon oldukça kötü gitmiştir, dolayısıyla bölgedeki tüm fırınlara yetecek kadar arz yoktur. Fırıncının, ekmeklerini üretebilmesi için ihtiyaç duyduğu buğdaya daha fazla ödeme yapması gerekir. Tüketiciden gelen talep artmamış olsa da maliyetteki bu artış nedeniyle ekmek başına talep ettiği ücreti yükseltmesi gerekir.

Bir diğer olasılık da hükümetin asgari ücreti yükseltmesidir. Bu da fırıncının üretim maliyetini artırır ve yine bu durumda da ekmeklerin fiyatını yükseltmesi gerekir.

Geniş ölçekte baktığımızda, maliyet itişli enflasyon genellikle kaynaklardaki (buğday ya da yağ) eksiklikten, hükümetin ürünlerden aldığı vergiyi artırmasından ya da döviz kurunun yükselmesinden (ithalat maliyetinin artmasına neden olur) kaynaklanır.


Yerleşik enflasyon

Yerleşik enflasyon (ya da kalıntı enflasyon), geçmiş ekonomik etkinliklerden kaynaklanan bir enflasyon türüdür. Dolayısıyla yerleşik enflasyon, önceki iki tür enflasyonun zaman içinde devam etmesi sonucunda tetiklenebilir. Yerleşik enflasyon, enflasyona yönelik beklentiler ve fiyat-maaş spirali kavramlarıyla yakından ilişkilidir. 
Enflasyona yönelik beklenti, enflasyon dönemlerinin ardından bireylerin ve şirketlerin enflasyonun gelecekte de devam etmesini bekleyeceği fikrine dayanır. Geçtiğimiz yıllarda enflasyon görüldüyse çalışanlar daha yüksek maaşlar talep edecek, bu da şirketlerin ürünleri ve hizmetleri için daha yüksek fiyat biçmesine neden olacaktır.

Fiyat-maaş spirali, yerleşik enflasyonun daha da fazla enflasyon yaratma eğiliminde olduğunu gösteren bir kavramdır. İşveren ve çalışanların, maaşların değeri üzerinde anlaşmaya varamaması durumunda ortaya çıkar. Çalışanların, beklenen enflasyon karşısında gelirlerini korumak için daha yüksek ücret talep etmesi sonucunda iş verenler ürünlerinin fiyatını artırmak zorunda kalır. Bu da, mal ve hizmetlerin fiyatının artmasıyla çalışanların daha da yüksek maaşlar talep ettiği, kendi kendini güçlendiren bir döngüye neden olabilir – ve döngü devam eder.


Enflasyonla mücadele yolları


Kontrol altında tutulamayan bir enflasyon ekonomiye zarar verebilir, bu nedenle hükümetler enflasyonun etkilerini sınırlandırmak için proaktif bir yaklaşım sergiler. Bunun için para arzında oynamalar yapmanın yanı sıra para ve maliye politikalarını da değiştirebilirler.
Merkez Bankaları (Amerika Birleşik Devletleri Federal Rezervi gibi), dolaşımdaki miktarı artırarak ya da azaltarak itibari para arzını değiştirme gücüne sahiptir. Bunun yaygın bir örneği de merkez bankalarının ekonomiyi yeni basılmış paralarla desteklemek için banka varlıklarını satın aldığı parasal genişlemedir (QE). Bu önlem aslında enflasyonu artırabilir, bu nedenle enflasyonla ilgili sorunlar yaşandığında kullanılmaz.

QE’nin tersi ise bir para politikasının para arzını düşürerek enflasyonu azalttığı parasal sıkılaştırmadır (QT). Fakat QT’nin enflasyon için iyi bir çözüm olduğunu gösteren kanıtlar azdır. Uygulamada, merkez bankalarının büyük çoğunluğu enflasyonu faiz oranlarını artırarak kontrol eder.


Daha yüksek faiz oranları

Daha yüksek faiz oranları borç para almayı daha pahalı hale getirir. Bunun sonucunda krediler, tüketicilere ve işletmelere daha az ilgi çekici hale gelir. Artan faiz oranları, tüketici seviyesinde harcama yapmamayı teşvik ederek mal ve hizmetlere yönelik talebin azalmasına neden olur.

Bu dönemlerde birikim yapmak, borç vererek faiz getirisi elde eden kişiler için bile daha ilgi çekici hale gelir. Fakat bireyler ve şirketler harcama ya da yatırım yapmak için kredi alma konusunda daha dikkatli olacağından ekonominin büyümesi kısıtlanabilir.


Maliye politikasını değiştirmek

Ülkelerin çoğunluğu enflasyonu kontrol etmek için para politikalarını kullansa da maliye politikasını değiştirmek de bir seçenektir. Maliye politikası, hükümetin ekonomiyi etkilemek için harcamalarında ve vergilerde yaptığı düzenlemelere verilen addır. 

Örneğin, hükümetler topladıkları gelir vergisini artırırsa yine bu durumda da bireylerin harcamak için daha az parası olur. Buna bağlı olarak piyasa talebi azalır ve bunun da teorik olarak enflasyonu azaltması gerekir. Fakat halk daha yüksek vergilere olumsuz tepki verebileceğinden bu yaklaşım tehlikeli olabilir.


Enflasyonu fiyat endeksiyle ölçmek

Enflasyonla mücadele etmenin yollarından bahsettik ama bunun gerekli olduğunu nereden bilebiliriz? Tabi ki ilk adım olarak enflasyonu ölçmemiz gerekir. Bu ölçüm genellikle bir endeksin belirli bir süre boyunca takip edilmesiyle yapılır. Birçok ülkede enflasyon ölçütü olarak Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) kullanılır.

TÜFE, birçok farklı tüketici ürününün fiyatını dikkate alır ve haneler tarafından satın alınan mal ve hizmetler grubunun değerini belirlemek için bir ağırlıklı ortalama kullanır. Bu işlem sıkça tekrarlandığı için geçmiş sonuçlarla kıyaslama yapılabilir. ABD İşgücü İstatistikleri Bürosu (BLS) gibi birimler, hesaplamalarının gerçeği mümkün olan en yüksek seviyede yansıtması için bu veriyi ülkenin birçok farklı yerindeki mağazalardan toplar. 

Hesaplamalarınızda TÜFE değerinin baz yıl için 100 olduğunu ve iki yıl sonra bu değerin 110’a yükseldiğini görebilirsiniz. Bu durumda, geçtiğimiz iki yıl içinde fiyatların %10 yükseldiği sonucuna varabilirsiniz.

Az miktarda enflasyon kötü değildir. Günümüzün itibari para birimi sistemlerinde enflasyon doğal olarak ortaya çıkar, hatta harcamayı ve borç vermeyi desteklediği için bir derece faydalıdır. Fakat ekonomi üzerinde olumsuz etkiler yaratmaması için enflasyon oranını yakından takip etmek oldukça önemlidir.



Enflasyonun avantaj ve dezavantajları

İlk bakışta enflasyon, tamamen kaçınılması gereken bir şeymiş gibi gözükebilir. Fakat enflasyon, modern ekonomilerin temel parçalarından olduğu için aslında bu konu çok daha inceliklidir. Şimdi bazı avantaj ve dezavantajlardan bahsedelim.


Enflasyonun avantajları

Artan harcama, yatırım ve borç alma

Daha önce de kısaca değindiğimiz gibi düşük oranda enflasyon, harcamayı, yatırımı ve borç almayı artırarak ekonomiye fayda sağlayabilir. Enflasyon olduğunda paranın gelecekteki satın alma gücü düşeceği için mal ve hizmetleri hemen satın almak daha mantıklıdır.


Daha yüksek kar

Şirketler, kendilerini enflasyonun etkilerinden korumak için mal ve hizmetlerini daha yüksek fiyattan satar. Fiyatlardaki bu artışları haklı gösterebilirler ama ek kar elde etmek için gerektiğinden biraz daha fazla bir artış da yapabilirler.


Deflasyondan daha iyidir

Adından da tahmin edebileceğiniz gibi deflasyon, enflasyonun tersidir ve zaman içinde fiyatlarda düşüş olması anlamına gelir. Fiyatlar düştüğü için tüketiciler, ileride daha iyi fiyattan alışveriş yapabileceklerini bilerek satın alma işlemlerini erteler. Bu da, ürünlere ve hizmetlere olan talebi düşürerek ekonomiyi olumsuz yönde etkileyebilir. 

Geçmişe baktığımızda, deflasyon dönemleri daha yüksek işsizlik oranlarına ve harcama yerine birikimin tercih edilmesine neden olmuştur. Deflasyon, bireyler için olumsuz bir etki yaratmayabilse de ekonomik büyümeye zarar verme eğilimindedir.


Enflasyonun dezavantajları

Para birimi devalüasyonu ve hiperenflasyon

Doğru enflasyon oranını bulmak zordur ve enflasyonu kontrol etmeyi başaramamak yıkıcı sonuçlara yol açabilir. En nihayetinde enflasyon, bireylerin sahip olduğu birikimi eritir: bugün yastığınızın altın 100.000 TL koyarsanız, bu para on yıl sonra aynı alım gücüne sahip olmayacaktır.

Yüksek enflasyon, fiyatların bir ayda %50’den fazla yükselmesi durumunda ortaya çıktığı kabul edilen hiperenflasyona neden olabilir. Birkaç hafta önce 10 TL’ye aldığınız temel bir ihtiyacınız için bu hafta 15 TL ödemeniz ideal bir durum değildir, fakat artış nadiren bu kadarla sınırlı kalır. Hiperenflasyon dönemlerinde fiyatlar çoğu zaman %50’den çok daha fazla artarak para birimine ve ekonomiye büyük zararlar verir.


Belirsizlik

Enflasyon oranları yüksek olduğunda belirsizlik ortaya çıkabilir. Bireyler ve şirketler, ekonominin nereye gittiğinden emin olamadıkları için paraları konusunda çok daha temkinli davranır – bu da yatırımların ve ekonomik büyümenin azalmasına neden olur.


Hükümetin müdahalesi

Bazı kişiler, serbest piyasa prensiplerine referans vererek hükümetin enflasyonu kontrol etme girişimlerinde bulunması fikrine karşı çıkar. Hükümetin “yeni para yaratma” becerisi (ya da kripto çevrelerinde bilindiği şekliyle Brrrrr) doğal ekonomik prensiplere zarar verir.


Son düşünceler

Enflasyon sonucunda fiyatlar zamanla artarak geçinmeyi daha masraflı hale getirir. Bu hepimizin kabul ettiği bir olgudur – neticede enflasyon doğru bir şekilde kontrol edilirse ekonomi için faydalı olabilir.

Günümüz dünyasında, hükümetlerin yükselen fiyatları kontrol altında tutmak için kullanabileceği esnek maliye ve para politikaları en iyi çözümler gibi gözükmektedir. Fakat bu politikalar, büyük bir dikkatle uygulanmadıkları takdirde ekonomiye daha da çok zarar verebilir.


Enflasyon hakkındaki diğer sorularınız için topluluğumuzun bu sorularınızı yanıtlayacağı soru-cevap platformumuz Academy'ye Sor'a göz atabilirsiniz.
Gönderiler Paylaşın
Hesap oluşturun
Hemen bir Binance hesabı oluşturarak bilgilerinizi uygulamaya dökün.